HÜLYA…

 

Atatürk Bulvarı’nda iki ufaklık kaybolmuştu. Hülya kardeşinin elini tutmuştu, ama ikisi de hüngür hüngür ağlayarak anne babalarını arıyorlardı.

 

Memurların, öğretmenlerin iş çıkışlarında, ailece Kızılay’da selamlaşa selamlaşa dolaştıkları yıllardı.

 

Derken az önce yanlarından kaçıp kayboldukları anne baba bulunur, akşam yemeğine kadar ellerinden kaçılmazdı. Ufaklıkların bir gün Güven Parkı’nın önünde, bir başka gün Piknik’in önünde kaçıp kayboluşları, sonra ödleri patlayarak, birlikte yürüyüş yaptıkları anne - babalarını arayışları sık sık tekrarlanırdı.

 

Hülya ablaydı; kardeşi ona emanetti. Ama evde yalnız kalmak zorunda kaldıklarında, korkularından salonu geçip mutfağa gidemezlerdi. Ellerinde sopalar, milim milim mutfağa yaklaşırlar -

alacaklarını aldıktan sonra çığlıklar atarak, koşa koşa odalarına kaçarlardı.

 

Sonra da yorganı başlarına çekip, “salonda olabilecek hırsız…”ı korkutmak için yüksek sesle: “evde kızılderililerin, kovboyların saklandığını…” konuşurlardı. Bunlar genelde 1000’den fazlalardı; koltukların arkasındakileri saymıyorlardı.

 

Bazen de ailece sinemaya giderlerdi. Hülya kardeşine, korkunç sahnelerde ellerini yüzüne kapatıp, parmakların arasından film seyretmeyi öğretmişti. Film kopup ışıklar yandığında, koltuklarda elleri yüzlerinde iki çocuk otururdu.

 

** ** **

 

Bir gün kardeşinin başına bir felaket geliyordu: Hülya büyümüştü; artık oyuncak bebekleri, onunla konuşturup bin bir düş kurmuyordu. Ama teselli olarak, Hülya’nın eve getirdiği Beatles plaklarından, Hey dergilerinden, duvarına astığı Charlie Chaplin, Mona Lisa resimlerinden, ona okuduğu hatıra defterinden de çok şeyler öğreniyordu. “Omuzdaki güneş ışığının nasıl mutluluk verebildiğini” de ondan duyuyordu.

 

Boynunda “Barış” kolyesini taşıyan Hülya; artık parmakların arasından korku filmi seyredilebileceginde değil, nasıl ders çalışılabileceğinde de örnek oluyordu.

 

Zaten TED Ankara Koleji’ni istisnasız “her” dönem iftihar listesinde yer alarak 2. bitirmek,

notlarından ötürü üniversite yıllarında Cento Bursu alarak ODTÜ Mimarlık Fakültesi’ni 1. olarak bitirmek,

daha sonra kazandığı Fulbright bursu… vb … yaşam kulvarında, Atatürk Bulvarı’ndaki gibi koşuup duruyordu.

** ** **

 

2015 senesine gelindiğinde, Hülya, Fransız Bouygues ve Aeroports de Paris ile TAV Havalimanları Holding ortaklığında Hırvatistan Zagreb’de kurulan MZLZ’nin (Uluslararası Zagreb Hava limanı) Yönetim kurulu üyesi ve CTO’su (Chief Technical Officer) olarak bir yandan TAV hissesini temsil ederken, bir yandan da Fransız inşaat şirketi Bouygues tarafından yapılan Yeni Terminal Binası inşaat projesinin yürütülmesine nezaret ediyordu

 

ve Hırvat iş dünyası dergisi Lider’in 4 Aralık 2015’de yayınladığı:

“Hırvat İş Dünyasının En Güçlü 300 İş Kadını Listesi”nde, 150 kişilik Kadın Yönetim Kurulu Üyeleri sıralamasında: 73. sırada yer alıyordu.

 

Listede uluslararası şirketler dahil, ondan başka yabancı kadın yönetim kurulu üyesi yoktu.

 

Peki; bu beni neden bu kadar ilgilendiriyor; annemin, babamın da duyabilmesini ÇOK isteyerek paylaşmama neden oluyordu???

 

Çünkü güçlü kadın Hülya Ergir Sofuoğlu;

içeride kızılderililerin, kovboyların olduğunu söyleyerek bana sarılan canım ablam oluyordu…

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com

 

“Lider weekly and Bisnode compiled a list of 300 most powerful Croatian businesswomen for the 11th consecutive year. Hulya Sofuoglu of Zagreb International Airport ranks 73rd in the list of the 150 most powerful female members of management boards of Croatian companies with a management power of EUR 105m.”

 

** ** **

 

   Düş Hekimi Yalçın Ergir

Facebook Paylaşım Sayfası

https://www.facebook.com/dushekimiyalcinergir