ÖZLEM

 

 

O kadar özlemiştim ki Yalnız Ağaç'ımı;

bugün atıma atlayıp Beypazarı'na gidecek, bu akşamki futbol maçına perişan çıkmamak için Gelin Kayası'na tırmanmadan ona uzaktan el sallayacaktım.

 

Bu sene ilk defa görüyordum ve canı bir dosta kavuşulduğunda ne hissedilebilirse, işte onu hissediyordum. Dibine gidip sarılmadığım için vicdan azabı çekerek, utanarak el salladım ona;

 

 

fotoğraf makinesinin üzerinden kamyon geçmeden bir hatıra fotoğrafı çektirip, yeniden düştüm Beypazarı yollarına.

 

 

Taş Mektep'teki güveç yine muhteşemdi - Beypazarı da hafta ortası olduğu için yine sevdiğim halindeydi.

 

Peki; Yalnız Ağaç neler hissediyordu ki şimdi?

 

Acaba dönüş yolunda önünden bir daha geçsem küser miydi?

 

Bir dahaki gelişimde yerinde yeller eser miydi?

 

Karar verdim - tırmanacaktım;

bu akşam maçta madara olsam da dostuma sarılacaktım.

 

Yolda "Radar" işareti vardı, ben de 100 km'yi geçmiyordum; hatta radarlı otodaki memura kurallara uymanın gururuyla başımla selam bile vermiştim. Ama ileride, Yalnız Ağaç'ın hizasında - yani zaten duracağım yerde - durdurulup 70 km'yi geçmiş olduğum için ceza ödedim, çünkü otomobille 100 km'ye kadar bastırabilirken, bir motorla 70 km'yi geçemezdim - acaba ağaca tırmanırken de bir ceza ödeyecek miydim?

 

Ve Tarpan'ı ceza kesenlere emanet edip, başlamıştım kumlu tarlalarda tepeye yaklaşmaya, ardından da üç çıkıp bir geri kayarak ağacıma tırmanmaya.

 

Yalnız Ağaç'a yaklaştığımda inanılmaz güzellikte bir kuş sesi geliyordu

ve henüz yapraklanmamış dalların arasında gördüm şarkı kuşunu.

Bir adım daha atsam kesin susacak, hatta dönmemek üzere kaçacaktı. Aslında nefes nefeseydim ama yine de nefesimi tutabilip, optik ve dijital zoomların maksimumunda makineyi hiç titretmeden uzaktan çekebildim fotoğrafını:

 

Yalnız Ağaç'la sarılışımız muhteşemdi;

ona su verdim - ben de termosumdaki çayı içtim.

Filli "Güzel Yazı Defteri"me notlarımı yazıp,

sırtüstü yatarak pofuduk bulutlara baktım.

 

Her insanın yapayalnız kalabileceği bir ağacı olması gerektiğini bir kere daha hissettim;

zor günlerde ağaç gelemeyeceğine göre buraya daha sık gelmeliydim.

 

Geçen sene Everest'te bile bu kadar dünyanın tepesinde değildim;

artık Tarpan'a göz kulak olan trafik polislerinin yanına inmeli,

maça yetişmek üzere Ankara'ya dönmeliydim...

 

düş hekimi yalçın ergir    http://www.ergir.com           

kolları iki yana açıp

dünyanın tepesinden

aşağılara süzülmeliydim