(ses düğmesi açıkken)

 

 

Kendime Yazı: THICK AS A BRICK

(sözlerim bir fısıltı – sağırlığın bir çığlıkken)

 

Biliyorum; bir başka milenyum Türkiye’sinde onca güncel sorun, onca dört kelimelik yeni albüm varken bu yazı, teki çocuk en fazla üç kişinin ilgisini çekecek  - ama bu gece bir epik şiire ve bir kapağa,

Jethro Tull’un “Thick As A Brick” albümünün kapağına onlarca yıllık birikmiş borcumu faiziyle ödemek zorundayım.

 

İlk Hamdi’lerde görmüştüm kapağı. Dev puntolarla “THICK AS A BRICK” manşetli bir gazetede, şimdilerde Harry Potter’a benzettiğim bir çocuğun ödül alışının fotoğrafı, yanında da jürinin “Küçük Milton’un ödülünün iptal edilişi”nin haberi yer almaktaydı. O zamanki yarım İngilizce’mle içine düşerek okumaya çalışmıştım devamını.

 

İngiltere’de yedi – on altı yaşlar arasındaki çocuklar arasında bir şiir yarışması düzenlenmiş ve bu yarışmada epik “Thick As A Brick” şiiri ile “Küçük Milton” lakaplı sekiz yaşındaki Gerald Bostock birinci seçilmişti.

 

Şiir, Büyük Milton’un (17. yüzyılda, Shakespeare’den sonraki en büyük İngiliz şairi John Milton’un) Şeytanın Avukatı filmine bile ilham kaynağı olan on iki ciltlik epik şiiri “Kayıp Cennet” (Paradise Lost)’undan bile daha karmaşık, kavram içinde kavramların gizlendiği, din, devlet, müstehcenlik kavram sınırlarının zorlandığı, şiir içinde bir şiirdi. Belki de jüri bu şiiri hiçbir şey anlamadığını belli etmemek için birinci seçmişti.

 

Şiir BBC’de okunduktan hemen sonra muhafazakar kesimin protestoları yükseldi. Çok geçmeden “skandal”, gazetelerin baş sayfalarında yerini aldı. Küçücük bir çocuk böyle bir şiir yazamazdı; önde gelen çocuk psikiyatristlerine göre, Milton'un ruhi durumunda ciddi bir dengesizlik vardı ve yazdığı şiir, hayata, Tanrı'ya ve ülkesine karşı aşırı sağlıksız bir tavrın ürünüydü. Hiç gecikmeden incelenmeli ve psikiyatrik bir tedavi altına alınmalıydı. Birincilik ödülü "Küçük Çocukları Kurtarmak İçin Öldü" başlığıyla Hristiyan etiği üzerine bir şiir yazan on iki yaşındaki başka bir çocuğa verilmişti Büyük jüri Milton’un ödülünü geri almış, huzur sağlanmış, aslanlar doyurulmuş, toplumun ahlaki değerleri korunmuştu.

 

Küçük Milton bir keçiydi, bir silgi alınıp tüm günahlarıyla silinmeliydi

ve silinmişti.

 

Gazetenin iç sayfasında ise, ödül verilişinin fotoğraf karesinde eteklerini hafif sıyırmış olarak yer alan on dört yaşındaki Julia Fealey, sekiz yaşındaki Küçük Milton’dan hamile kaldığını açıklamaktaydı.

 

** ** **

 

Derken Eric Clapton gibi gitar çalamayacağını anladığı için flüt virtüyözü olan Ian Anderson’lu Jethro Tull, “Thick As A Brick”i alıp, müziği ve akorları şiir kadar karmaşık, aslında “kırk dört dakika süren “tek şarkılık” ama plak olarak piyasaya çıktığında A ve B yüzü diye ikiye bölünmek zorunda kalan şaheseri ortaya çıkarttı. Albüm onlarca hafta dünya listelerini alt üst etti.

 

Kimisi az buçuk anlayarak, kimisi ise ne bir notasını, ne de tek bir mısrasının derinliğini anlamadan bu albümle yatıp bu albümle kalktı. Üç - dört dakikalık şarkıları peşpeşe çalıveren DJ’ler tüm programlarını tek bir şarkıya, bu sekiz yaşındaki çocuğun acayip destanına, saçı sakalı birbirine karışmış bir başka dehanın da inanılmaz flüt sololarına ayırmak zorunda kaldı.

 

Tüm zamanların en iyi progressive rock albümlerinden birisi olarak kabul edilen bu albümün sözleri, kapağı yıllarca unutulmadı. Şiiri Anderson (*) yazdı bile dendi ama albümden tek akılda kalmayan, deha Gerald Bostock oldu. Sekiz yaşında inanılmaz bir epik şiir yazan Bostock’tan bir daha değil iki mısralık bir şiir, haber dahi alınamadı.

 

Yıllar geçti; ne Superman başbakan olarak seçildi, ne de Robin günü kurtardı. Küçük Milton gerçekte tuğla kadar kalın kafaların yönettiği, “özgür” olarak tanımlanan bir dönem yerine, kralların idam edildiği 17. yüzyıl karanlığında yaşayamamış olmanın bedelini, belki bir kurumda sistem analisti, belki bir kozmetik pazarlayıcısı, belki de bir kumdan kale virtuözü olarak ödedi.

 

Bir milenyum sonra bir yaz gecesi Ankara’da, masasında tavşan kanı çay duran bir odada yalnız – içimde yarına dair umutlar, tek bir sözü – tek bir notayı kaçırmamamak için bu albümü kulaklıkla dinliyerek bu satırları yazıyorum.

 

Küçük Milton’un okyanusunda kulaç atarken, oldukça iyi İngilizce’me rağmen hala satırlarının derinliğine tam varamadığımı anlıyorum

 

ama içimde öyle yeni kavramlar uyandırıyor ki,

ne başa dönüp tekrar tekrar okumaya

ne de bunları teki çocuk, toplam üç kişi bile okusa

paylaşmaya doyamıyorum...

 

düş hekimi yalçın ergir     http://www.ergir.com

 

** ** **

 

Really don't mind if you sit this one out.

My words but a whisper -- your deafness a shout.

I may make you feel but I can't make you think.

Your sperm's in the gutter -- your love's in the sink.

So you ride yourselves over the fields and

you make all your animal deals and

your wise men don't know how it feels to be thick as a brick.

And the sand-castle virtues are all swept away in

the tidal destruction

the moral melee.

The elastic retreat rings the close of play as the last wave uncovers

the newfangled way.

But your new shoes are worn at the heels and

your suntan does rapidly peel and

your wise men don't know how it feels to be thick as a brick...

...

...

...

 

 

 

 

 

yıllar sonra Ian Anderson'la:

http://www.ergir.com/faustla_bir_gece.htm

 

 

 

 

(*) Anderson'un kendi sözlerinden:http://remus.rutgers.edu/JethroTull/FAQ.html#bS4  (sevgili sedat baki'den)