TABAKHANEYE BOK YETİŞTİRİRKEN - 2  (zaman boktan değişirken)

 

(Kısım - 2; Kısım - 1: http://www.ergir.com/tabakhane_1.htm  adresindedir)

 

 

...

derken zaman değişti;

“telaş” geldi,

evin baş köşesine yerleşti.

 

Gözümüzü açarken de, derin uykulara dalarken de “telaş”, Alis’in harikalar diyarındaki beyaz tavşan gibi kocaman saatiyle hep oradaydı.

 

- Acele edin çocuklar, hiç vaktiniz yok   diyordu

 

ve oynaya oynaya geleceğine, koşa koşa gelmeye başladı çocuklar.

Ne bir bahçe bırakılmıştı kendilerine,

ne de uçutmalarına yer açılmıştı göklerde.

 

Genciyle, yaşlısıyla ruhları habis bir yetişme, bir yetiştirme telaşı sarmış, yüz metre temposunda ama metrajı belirsiz, amansız bir yarış başlamıştı. At gözlükleriyle koşulmalı, bir an önce finişe varılmalıydı.

 

Yaşamın tüm armağan detayları atlanıyor,

değil yoldaki gelincikler, yolun kendisi gözden kaçıyor,

tabaklanacakları foto-finişlere insan boku yetiştiriliyordu.

 

Yeni kimyasallarla yumuşacık olmuş bir toplumun genç ihtiyarları,

ne kokuyor, ne bulaşıyor,

şipşak besleniyor,

şipşak sevişiyor,

şipşak tüketiyordu.

 

“Emek” anlamı unutulmuş bir semt adı olmuş,

market rafları “hazır çiğnenmiş gıda”yla dolmuşken,

 

takıp, takıştırıyor,

kopyalayıp yapıştırıyordu...

 

düş hekimi yalçın ergir  http://www.ergir.com

 

bir yalnız ardıç kuşu,

bir ardıç ağacı tohumu yutmuş, göklerde dolanırken

sindirim sitemindeki enzimler, tohumu çimlendirirken

ve bokunun düştüğü yerde

yeni, yapayalnız bir ardıç fidanı filizlenirken...

 

(“Düş Hekimi – 4” kitabı çimlenirken)