(şiirin orijinali: https://www.ergir.com/basit_yasamak.htm adresindedir)

 

   

 

Aşağıda:

"her işte" kullanılan cep telefonlarından,

"bilgiyi en hızlı sayan" notebook bilgisayarlardan,

"arada saati de gösteren" dijital saatlerden de bahseden

internet ortamında Nazım Hikmet imzası eklenmiş

 

ISBN 975-348-161-6 numara ile Çınar Yayınları’nca Haziran 2002’de çıkan “Düş Hekimi – 2” kitabımın

13. sayfasında yer alan “Basit Yaşamak” şiirinin internet ortamında başına gelenlerin

Aziz Nesin’lik hikayesi yer almaktadır

 

NE KADAR BASİT YAŞAMAK?

 

Her şey Mayıs 2000’de Ümit Yayıncılık'tan ISBN 975-7115-92-7 numara ile çıkan "Düş Hekimi" kitabımla başladı.

 

Kitabın ilk yazısı “Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, çok güzel bir ülkede mahalleler varmış...” diye başlayan "Mahalle" http://www.ergir.com/mahalle.htm yazısı internet ortamında önce yazarsız, sonra da nedense Can Yücel imzasıyla dolaşmaya başladı. O sıralarda öksüz yazımın bir de arkadaşı vardı; sevgili Can Dündar'ın "İmge Yayıncılık"tan çıkan; "Benim Gençliğim" kitabındaki "Ödünç Hayatlar" yazısı da; "Sarı Lira Gibi Ömrümüz" başlığı altında önce yazarı belirsiz, sonra da "Orhan Veli" imzasıyla Türkiye turuna çıkmıştı.

 

Yazımı bana gönderenlere cevap yetiştirmeye çalışırken, bu sefer "Mahalle" bir ulusal gazetenin köşesinde, başka bir başlık ve "yazarsız" olarak yer aldı. Neyse ki verdiğim bilgi dikkate alınıp gerekli düzeltme yapıldı.

 

Mayıs 2000’den; yani ilk kitabım çıktıktan sonra yazdığım yeni yazıları Hürriyet Gazetesi'nin Agora Sitesi'ne göndermeye başlamıştım ve "Basit Yaşamak" şiirim 6 Kasım 2000’de ilk orada yayınlandı.

 

Bu arada TRT Türkiye Radyoları’nda iki haftada bir Pazar geceleri, saat 23:30’da "Gecenin İçinden" programında, yeni yazılmış yazılarımın da okunduğu "Düş Hekimi" köşesinde Sn Kadri Kral şiirimi okumuş ve söyleşisini yapmıştık.

 

11 Şubat 2001’de "Basit Yaşamak", Milliyet Gazetesi'nde sayın Melih Aşık'ın Açık Pencere köşesinde "internetten" imzasıyla yayınlanıverdi. Uyarıma nedense yanıt gelmedi - doğal olarak bir düzeltme de yapılmadı; belki de mesajım asla kendisine ulaşmamıştı. Bu arada şiirim internet ortamında artık yavaş yavaş "Nazım Hikmet" imzasıyla dolaşmaya başlamıştı.

 

 

Yapabilecek hiçbir şeyim yoktu çünkü “forward” mekanizması kontrolden çıkmış, acımasızca işlemekteydi. Aslında yazı yazarken amaç, duyguların paylaşılması olduğu için, bir şiirimin başka bir imzayla da olsa beğenilmesi hoşuma gidiyordu. Hele ucuna takılan isim "Nazım Hikmet" olunca gururum da okşanmıyor değildi.

 

Bu arada Brezilya’dan, Japonya’dan gelen “utanmıyor musunuz?” mesajlarına yanıt yetiştirmeye çalışıyordum. Artık basit yaşayamadığım kesindi.

 

 Derken Remzi Kitabevi’nden çıkan bir kitabın ilk baskısına şiir Nazım Hikmet imzasıyla kondu. Yanlışlık fark edilince ikinci baskıda düzeltme yapıldı. Ancak “kitabın arasından düşebilir” gerekçesiyle bir düzeltme notu koymak yerine, kitabın 253. sayfası yırtılarak piyasada satıldı (ikinci baskılarda 252. sayfadan sonra 255. sayfa gelir). Ancak bu sayfa yırtılması olayından dolayı kendilerine kırgın olamadım çünkü asla haberim olamayacak bu yanlışlığı dürüstçe bana haber veren de kendileriydi.

 

Bir gün tanımadığım birisi gönderdiği mesajda; İş Bankası’nın düzenlemiş olduğu “İş’te Genç – Şiir Yarışması”na birisinin bu şiirle katılıp finale kaldığının uyarısını yapmaktaydı. Acilen durum bildirilerek yarışmacı diskalifiye ettirildi.

  

Pek çok şiir sitesindeki düzeltmelerimi, o sitelerde bu şiirle ilgili kimi Aziz Nesin'lik “işte sen busun Nazım Usta...”lı yorumları yazmıyorum.

 

Şiirim şu anda, sizler bu yazıyı okurken de yanına çay – simit resimleri eklenmiş olarak,

Nazım’a ”Bilgisayar"! lardan, cep telefonlarından bahsettirerek internetteki yörüngesinde dolanıp durmakta.

 

Ama artık sakinim. Monitörümün başında, elimde kabak çekirdeği bekliyorum;

 

Sait Faik Abasıyanık'ın bu yaz yazdığı, Nazım Hikmet'in geçen Cumartesi tamamladığı, Orhan Veli'nin, Melih Cevdet'e elektronik posta ile dün gönderdiği yeni yazıları bekliyorum.

 

Altına imza eklenmek üzere diğer yazılarım ise http://www.ergir.com     adresinde bekliyorlar.

 

** ** **

 

Basit yaşayacaksın basit

 

Saatin, sadece saati gösterecek; öyle Nazım usta zamanındaki gibi digital sensorleri, göstergeleri vs olmayacak.

Telefonunu sadece telefon etmek için kullanacaksın. Oyunlar oynamayacak, fotoğraf çekmeyecek;

GPRS ile internette surf yapmak için kullanmayacaksın.

 

Küçük bir not defteri olacak "bilgini" en hızlı "sayan". Hele 1956 model hiç olmayacak bilgisayarın.

 

 

Basit yaşayacaksın, basit.

Nazım ustanın tüm eserlerini bilmeden ortaya atlamayacak kadar basit...

 

 

İçten sevgilerimle

 

düş hekimi yalçın ergir   http://www.ergir.com

 

SON GELİŞMELER:

 

28.08.2003 tarihli SABAH Gazetesi'nin 4. sayfasındaki haberde, habere konu olan doktorun "en sevdiği Nazım Hikmet şiiri" olarak düğün davetiyesine de bastırdığı  "Basit Yaşamak", Nazım Hikmet imzasıyla yayınlandı.

 

Daha sonra 22.09.2003 tarihinde SABAH Gazetesi:

 

http://www.ergir.com/sabahbasityasamak.htm

 

adresindeki haberiyle hem durumu düzeltti, hem de sanırım internet ortamında ulaşamayacağım şiirseverleri de bilgilendirmiş oldu.

 ** ** **

 

Bu arada Serdar Devrim de Hürriyet Gazetesi'nde hatasını düzeltti:

  http://arama.hurriyet.com.tr/arsivnews.aspx?id=231691 

 

 

Son zamanlarda şiir "Çay" başlığıyla  bir sunum olarak Nazım Hikmet imzasıyla yenien tedavüle sürüldü. Sunumu hazırlayan Bünyamin Bey'e durumu yazınca özür dileyerek gönderdiği kişilere ulaşacağını söyledi. Ancak internet dişlilerinde 'Ç' harfi bile değişip 'G' harfi haline gelen bu sunum, 'Gay' başlığı ve Nazım Hikmet imzasıyla dolaşabilmekte.

 

** * ** *

 

Derken geçti günler;

20 Nisan 2005'de Sayın Turgay Fişekçi, Cumhuriyet Gazetesi'ndeki köşesinde - bir arama motorunda şairini bile araştıramadığı dar zamanlarında - yapıvermişti eleştirisini:

http://www.ergir.com/bir_siir_dersi.htm

 

Çok şanslıydı Sayın Fişekçi; çünkü daha önce kimse internet ortamında onun güzelim şiirini:

 

Gözyaşlarım akıp boğmadan bu şehri
İşte yine gidiyorum çınarlar
Cebimde pastırmalar sucuklar...

Orhan Veli

 

haline çevirmemiş,

sonra da bir köşe yazarı, bu montajlı dizeler için: "Ataol Behramoğu'nun "Bu Aşk Burada Biter" şiirinin kötü bir kopyasıdır - şiiri sorgulamak lazım" diye yazılar yazıvermemişti.

 

Böylece eleştirdiği emeğin sahibinden gelecek bilgilere kapılarını kapatmış bir köşe yazarından, "yanıt gelsin" diye verdiği adresine yazdığı yazıya da boşu boşuna cevap beklememişti.

 

** ** **

 

...ve 28 Temmuz 2005'te, Cumhuriyet Gazetesi Kitap Eki'nde, Basit Yaşamak şiiri, "düş hekimi"nin anlatıldığı iki sayfada

göz kırpıyordu tüm "berbat şiir"den hoşlananlara:

http://www.ergir.com/cumhuriyet_kitap.htm

 

 

ve 8 Temmuz 2006'da Sabah Gazetesi Ankara ekinde Şebnem Bursalı geleneksel yanılgıya düşüyor, ama bir hafta sonraki köşe yazısındaki özürle şiiri - emeği sahibine teslim ediyordu:

http://www.ergir.com/sabah_basit.htm

  

 

 

13 Temmuz 2006'da bu şiirin Aziz Nesin'lik öyküsü, Aslı Uygur'un haberinde Sabah Gazetesi'nin Ankara ekinde yer almaktaydı:

http://www.ergir.com/sabah_asli.htm

 

 

30.12.2006:

http://www.ergir.com/yasar_sokmensuer.htm

 

 

18.12.2013 tarihinde yeni bir "düzeltiverme" öyküsü kapımı çalmıştı.

Ama önceki yıllarda, "Basit Yaşamak..."  derken;

basılmış bir kitapta, şiirin Nazım Hikmet'e ait olmadığı öğrenilince,

satılmakta olan kitaplara bir düzeltme notu eklenmeyip - o sayfanın yırtılıp satılışını,

252. sayfadan sonra - 255. sayfa gelişini bile yaşamış, kırılmamıştım.

Bu düzeltivermeye de o kadar kırılmayacaktım...

http://www.ergir.com/2013/enver_aysevere_mektup.htm

 

 

teşekkürler suna yıldızoğlu

 

 

 

** ** **

 

28 Ocak 2015: Murat Çelik  / VATAN

 

 

 

 

14 Aralık 2018: COŞKUN ARAL - İZ TV BELGESEL

 

Eminim çook sevdiğim Coşkun Aral'ın,

ekibinin yaptığı bu yanlışlıktan haberi olmadığına;

ama bu videoyu hazırlayan hiç görmediğim dosta -

Sayın Sinan Arıktekin’e emeğe saygı adına gönülden teşekkür ediyor;

bu yolculuğun “son” olmayacak durağını da paylaşmak istiyorum:

 

bir Sinan Arıktekin çalışması :  https://youtu.be/W_QkxgP4dRY

 

Daha önce: “Çay, simit ve peynirle…”  ifadeleri eklenmişti bu şiire;

şimdi de: “Kardeşim…” eklenmiş -

belki de: “Sıkıntı yok abicim…” vs. eklenecek ileride...

 

 

 

 

 

 

16 Aralık 2018

 

VAZGEÇTİM! BASİT YAŞAMAYIN! (beni de artık uğraştırmayın :)

 

16 Aralık 2018 Pazar; bir televizyon kanalının sabah kuşağındaki bir yayını arşivden izleyip,

orada geçen diyaloğu paylaşıyorum:

 

Sunucu:

- Psikiyatr olarak; 3 tane - yarın sadeleşmek için herkes ne yapsın? 1?

 

Konuk:

- Evinde kullanmadığı elbiselerini hemen kolilesin; Anadolu'ya bir yere göndersin...

 

Sunucu:

- 2?

 

Konuk:

- 2; gereksiz harcamalarına hemen bir baksın. Ya, çok fuzuli bir harcama, şu saçma sapan yere sırf marka diye gidiyorum; gitmeyeyim...

 

Sunucu:

- 3?

 

Konuk:

- 3; Nazım Hikmet'in Basit Yaşamak şiirini okusun!...

 

Sunucu:

- Tamam, harika; çok güzel...

** ** ** ** ** **

 

15 Aralık 2018 Cumartesi günü; Nazım Hikmet imzası eklenmiş;

"her işte" kullanılan cep telefonlarından,

"bilgiyi en hızlı sayan" notebook bilgisayarlardan,

“arada saati de gösteren” dijital saatlerden de bahseden “Basit Yaşamak” şiirimin

Aziz Nesin’lik öyküsünün *SON* halkasını paylaşmıştım:

 

Bir sevgili okuyucumuz sayesinde; bu programda son halkaya - bir halka daha eklendiğini öğreniyorum.

 

Ancak acımasız bir eleştiri yapmak da istemiyorum; çünkü:

hata yapmamanın sigortası, hiçbir şey yapmamak ise -

 

güzel konularda uzmanlaşmış, yoğunlaşmış insanların da

elbet borsada, hisse senetlerinde değil -

güzel kavramlarda;

şiirde, şair isminde yanlışlık yapabileceği düşünüyorum.

 

En baştaki başlığı da, yaşamın bin bir dertle dolu okyanusunda -

bir damla espri olarak "Basit Yaşamak" şiir tefrikasına ekliyorum...

 

düş hekimi yalçın ergir

 

5 DAKİKA ARA

 

 

 

son ekleme:   03.12.2019

 

 

(şiirin orijinali: https://www.ergir.com/basit_yasamak.htm adresindedir)